SAYFA YOGUNLUNDAN DOLAYI BİRKAC SANİYE BEKLEYİNİZ ACILMASI İCİN(TSK) ------





---
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

---------------- -- ---- ----
   
  SABIR ve DUA MÜMİNİN EN GÜZEL İKİ SİLAHİDİR
  Dört halife ve mezhep imamlarının hayatı
 



Değerli Kardeşimiz;

DÖRT HALİFE DEVRİ (632–661) (HULEFA-İ RAŞİDİN)

Dönemin Genel Özellikleri

Peygamberimizin vefatından sonra Hz. Ebubekir’in seçilmesiyle başlayıp, Hz. Ali’nin şehit edilmesiyle biten döneme dört halife dönemi denilmektedir
Halifeler, seçimle işbaşına geldiklerinden bu döneme Cumhuriyet dönemi de denilmiştir.
İslam geniş bir alana yayıldı
İslam devleti kurumlaştı
İslam devleti devrin en büyük güçleriyle mücadele edebilecek bir duruma geldi.
Hz. Muhammed'in ölümünden sonra, onun yerine geçen ve onun izinden giden İslam devlet başkanlarına Halife denir. Sırasıyla Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali bu görevi üstlendiler.


---------------------------------------------------------

Hz. Muhammed (sav)'in vefatından sonra yaşanan "Dört Halife Dönemi", İslam dininin Arap Yarımadasının sınırlarını aşarak yaygınlaştığı bir dönemdir. Parlak zaferlerin kazanıldığı ve Müslümanların huzur ve refah içinde bir hayat sürdürdükleri bu dönem, Peygamberimiz (sav)'in müjdelediği Altınçağ'ın geçmişteki güzel bir örneğidir.

Bu dönemde İslam Devleti'nin sınırları batıda Trablusgarp, doğuda Horasan ve kuzeyde Kafkasya'ya kadar genişletilmiş; böylece Arap Yarımadası dışına taşan İslamiyet, Asya ve Afrika'daki çeşitli milletlerce benimsenmiştir. Kurulacak olan yeni İslam devletlerinin siyasi ve hukuki temelleri de bu dönemde atılmıştır. Sırasıyla halife olan Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali, Peygamber Efendimiz (sav)'in yolunu izlemiş, Kuran ahlakının hakim olduğu adil düzeni daha geniş bir coğrafyaya yayarak devam ettirmişlerdir. Bu nedenle Dört Halife Dönemi, "Doğru Yolda Giden Olgun Halifeler Dönemi" anlamına gelen "Hulefa-i Raşidin Dönemi" olarak adlandırılır. Halifeler seçimle başa getirildikleri için aynı dönem 'Cumhuriyet Devri' şeklinde de tanımlanır.

Hz. EBUBEKİR DÖNEMİ (632 – 634)

Sevgili Peygamber Efendimiz (sav) ile peygamberliğinden önce de arkadaş olan Hz. Ebu Bekir, onun tebliği üzerine Müslüman olan ilk insanlardan biridir. Hz. Ebu Bekir, İslamiyet'in açıkça anlatılmaya başlanmadığı bir dönem olan Peygamberimiz'in (sav) henüz yalnız olduğu dönemde İslamiyet'i kabul etmiştir. Hz. Muhammed (sav)'in yakın dostu ve İslam ahlakının güzel bir temsilcisi olan Hz. Ebu Bekir, aralarında Hz. Osman, Talha b. Ubeydullah, Sa'd b. Ebi Vakkas, Zübeyr b. Avvam, Abdurrahman b. Avf ve Ebu Ubeyde b. Cerrah başta olmak üzere birçok kişinin İslam dinini yaşamasına vesile olmuştur.

Hz. Muhammed (sav) hastalandığında, Müslümanlara imamlık yapma görevini Hz. Ebu Bekir'e vermiştir. Onun vefatından sonra ise, Hz. Ömer ve arkadaşlarının önerisi üzerine Hz. Ebu Bekir halife seçilmiştir. Tarihi kaynaklarda yer alan, Hz. Ebu Bekir'in Hilafet görevini üstlendikten sonra halka hitaben yaptığı şu konuşma oldukça anlamlıdır:

Ey halkım! Ben size yönetici oldum. Halbuki sizin en hayırlınız değilim. Eğer iyi işler yaparsam, bana yardım ediniz. Eğer yanlış işler yaparsam bana doğru yolu gösteriniz. Doğruluk, emanettir. Yalancılık, hıyanettir. Sizin en zayıfınız benim yanımda güçlüdür ki, onun hakkını müdafaa ederim. En güçlünüz benim yanımda zayıftır ki, başkasının hakkını ondan alırım.1

Hz. Ebu Bekir bu sözleriyle ideal bir yöneticide olması gereken vasıfları en güzel şekilde özetlemektedir. Halifelik dönemi iki yıl gibi kısa bir zaman sürmesine rağmen pek çok başarıyla doludur.

Hz. Ebu Bekir, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in vefatından sonra aralarında ihtilaflar baş gösteren Müslümanları bir araya toplayıp devlet otoritesini yeniden sağladı. Kuran-ı Kerim'in toplanması ve korunması konusunda büyük çaba harcadı. İslamiyet'in ilk kez Arap Yarımadası dışında Suriye, Filistin ve Irak'ta yayılmasına vesile oldu. Din ahlakının özünde olmayan hareketlere ve yalancı peygamberlere karşı savaş açtı; böylelikle İslam dini ve Kuran ahlakının Peygamber Efendimiz (sav) döneminde olduğu gibi yaşanmasını sağladı.

Hz. Ebu Bekir güzel huyu, merhameti, mütevazi kişiliği ve Kuran ahlakını yaşamada gösterdiği titizliğiyle sahabeler arasında ön plana çıkan isimlerden biridir. Bu özellikleri nedeniyle halk tarafından büyük bir sevgi ve saygı görmüştür. İnsanların kibirli davranışlarını hoş karşılamayan, fakirlere, zor durumda kalanlara yardım etmekten ve misafir ağırlamaktan son derece mutluluk duyan bir yapıya sahiptir. Esir birçok Müslümanı kurtarmış, köle sahiplerine önemli miktarda ödemeler yaparak onları özgürlüklerine kavuşturmuştur. Ticaretle uğraşan ve zengin bir kişi olan Hz. Ebu Bekir, tüm malını İslam ahlakının yayılması için infak etmiştir. Bunun için Resulullah (sav) onun hakkında "Malını feda etmede en önde giden kişi Ebu Bekir'dir. Ebu Bekir ne güzel dosttur. Aramızda İslam kardeşliği ve sevgisi vardır" buyurmuştur.2

Sonuç olarak, Hz. Ebu Bekir, güçlü imanı, dehası ve üstün devlet adamı vasfıyla İslam Birliği'ni muhafaza etmiş ve kendisinden sonra gelenlere güçlü bir devlet bırakmıştır.

Kureyş kabilesinin ileri gelenlerinden olan Hz. Ömer, tüm baskılara rağmen inançlarından taviz vermeyen Müslümanların kararlılıklarından etkilendi ve İslam dinini kabul etti. Bir rivayete göre Müslümanlığı seçtiğini açıkça ilk ilan eden o idi. Abdullah İbn Mesud'un ifadesiyle, "Ömer'in Müslüman oluşu bir fetihti".3 O tarihten sonra Peygamberimiz (sav)'in yanında yer aldı, güçlü kişiliği ve kararlılığıyla İslam ahlakının önde gelen savunucularından oldu. Sahip olduğu imkanları İslamiyet'in yayılması için harcadı. Hz. Ebu Bekir'in vefatı üzerine halife seçildi ve adaletli yönetimiyle kendisinden sonra gelen yöneticilere güzel bir örnek oldu.

Hz. Ömer Dönemi (634-644)

Hz. Ömer Kuran ahlakı ve adaletin uygulanması konusundaki çabalarıyla tanınır. Adaleti uygularken herkese eşit davranmış; soyluluk, zenginlik, akrabalık, makam gibi unsurların adaleti engellemesine kesinlikle izin vermemiştir. İdaresi altındaki topraklarda adaletin katıksız bir biçimde uygulanması için her türlü önlemi almıştır. Onun iktidarı döneminde sosyal adalet tam anlamıyla egemen olmuştur. Her zaman halkına karşı büyük bir sorumluluk duygusuyla hareket etmiştir. Tarihi kaynaklara göre bu konuda, "Fırat kıyısında bir deve helak olsa, bundan kendimi sorumlu hissederim" sözü meşhurdur.

Hz Ömer'in İstişareye Verdiği Önem

Hz. Ömer, Kuran ahlakının gereği olarak, bir mesele ortaya çıktığı zaman, karar vermeden önce Müslümanların görüşüne de müracaat eder, konuyu onlarla istişare ederdi. Bu şekilde en doğru fikir oluşur ve ona göre davranırdı. Onun bu davranışı, halkın kendi işlerini de aralarında görüşerek yapmalarına sebep olmuştur. Böylece önemli işlerde geniş çapta bir istişare geleneği oluşmuştu.

Hz. Ömer dönemi birçok yeniliğe sahne oldu. Zamanında ülke, yönetim birimlerine ayrıldı. Valiler ve Halife'ye bağlı olarak kadılar atandı. İlk kez adalet işlerinde kadıların görevlendirilmesiyle, yönetim ve adalet işleri birbirinden ayrıldı. Hicri takvimin uygulamaya konulması, devletin önemli sorunlarının görüşüldüğü bir meclisin ve devlet hazinesinin oluşturulması yine bu yıllarda gerçekleşti.

Onun halifeliği döneminde, Arabistan dışında büyük fetih hareketleri yapılarak Irak, İran, Horasan, Suriye, Filistin ve Mısır İslam topraklarına dahil edildi. Bu dönemde devletin geniş bir coğrafi bölgeye yayılması, yönetim, siyasi, ekonomik ve askeri alanlarda örgütlenmeyi zorunlu hale getirdi. Hz. Ömer, işte bu gereksinimi karşılamak üzere kurumsal bir İslam Devleti'nin temellerini attı.

Tarihi kaynaklara göre, Hz. Ömer'in dönemin kadılarına gönderdiği bildirilen mektup, kendinden sonra gelen tüm yöneticiler için de bir rehber olmuştur:

Davalara bakarken telaşa, çığırtkanlığa ve taraftarın haysiyetini kırıcı davranışlara asla müsaade etme. Çünkü adaletin yerini bulması için sükunet ve ciddiyet şarttır. Hakkın tecelli etmesi ise İlahi adaletin itibar kazanmasına sebep olur. Bir Müslümanın niyeti iyi ise, Allah onun insanlarla olan münasebetlerini ıslah eder. Ama içi başka dışı başka olursa, Allah ona musibet verir. Bu durumda hakimin görevi Allah'ın rızk ve rahmet hazinelerinin kullar arasında adaletle dağıtılmasını sağlamaktır.

Hz. Ömer sahip olduğu Kuran ahlakı ile idaresindeki tüm İslam toplumunun gönlünü kazanacak bir yönetim göstermiş ve -Allah'ın izni ile- İslam ahlakının yayılmasına büyük katkılarda bulunmuştur. 

Dört Halife Devri'nde en çok fetih Hz. Ömer Dönemi'nde yapılmıştır. İç sorunlar halledilmiştir.

Fetihler

1) Suriye ve Filistin'in Fethi: Yermük Savaşı sonrasında Suriye'de fetihler devam etti. Ecnadin Savaşı, Suriye'nin tamamen fethini sağladı (636).Bundan sonra Kudüs kuşatıldı. Halk, halife geldiği takdirde şehri teslim edeceğini söyleyince, Kudüs'e gelen Hz. Ömer şehri teslim aldı. Hz. Ömer Cizye vergisi vermeyi kabul eden Hristiyan ve Musevilere inanç ve ibadet hürriyeti verdiğini belirten bir ferman yayınladı. Aynı dönemde Ürdün'ün fethi gerçekleşti.

2) İran ve Irak'ın Fethi: İslam orduları, Sasaniler karşısında Köprü Savaşı'nı kaybettiler (635). Fakat kısa bir süre sonra Kadisiye (636), Celüla (637) ve Nihavent (642) Savaşlarını kazanarak bu bölgelerin fethini tamamladılar. Böylece Hazar ve Horasan Türkleriyle komşu olundu.

3) El-Cezire'nin Fethi: Suriye, Irak ve İran'ın fethinden sonra el-Cezire (Yukarı Mezopotamya) ortada sıkıp kalmıştı. Burası da 636' da fethedildi.

4) Azerbaycan'ın Fethi: İslâm orduları ilerleyerek 643 – 644 yıllarında bütün Azerbaycan'ı fethettiler. Böylece Kafkaslar ve Hazar Denizi'ne ulaştılar.

5) Mısır'ın Fethi : Mısır'a yönelen İslâm kuvvetleri 640 yılında burayı fethettiler.

Not : Arap yarımadası dışında ilk büyük fetih hareketleri Hz. Ömer Dönemi'nde başlamıştır. İlk kez farklı bir kıtada fetihler yapılmıştır.(K. Afrika - Mısır)

6) Trablusgarp ve Bingazi'nin Fethi: İslâm orduları Mısır'dan sonra Trablusgarp ve Bingazi'nin bir kısmının fethini gerçekleştirdi.

Sınırlar: Hz. Ömer'in on yıllık halifeliğinde fetihler sonrasında İslâm Devleti'nin sınırları doğuda Horasan'a, batıda Libya'ya, Kuzeyde Kafkaslar ve Anadolu'ya kadar ulaştı.

Teşkilâtlanma çalışmaları

1) Fethedilen yerler yönetim birimlerine ayrıldı.Büyük iller oluşturuldu.

2) İlk defa mali ve askeri amaçlı Divan Teşkilatı kuruldu.

3) Devlet hazinesi (Beytülmal) oluşturuldu.

4) İlk kez valilerin yanında yüksek maaşlı kadılar tayın edilerek yargıda bağımsızlık gerçekleştirilmiştir, adli teşkilat kurulmuştur.

5) Hicri Takvim kabul edildi.

6) İkta sistemi uygulanmaya başlandı.

7) İlk düzenli ordular kuruldu.

8) Vergilerde yeni düzenlemeler yapılmıştır

9) Mısır'da Füstad, İran'da Merv, Irak'ta Basra ordugâh şehirleri kuruldu.

Adaleti ile meşhur olan Hz. Ömer İranlı bir köle tarafından şehit edildi (644).

İslam devleti bir imparatorluk halını almıştır

Hz. Osman Dönemi (644-656)

Yüksek ahlaki meziyetlere sahip olan Hz. Osman, İslamiyet'i ilk kabul eden üstün şahıslardan biridir. Hz. Ömer'den sonra halife seçildi. İslam toplumundaki onun bu göreve layık olduğu kanaati sebebiyle halifeliğine kimse itiraz etmedi, herkes ona biat etti. Halifeliğinden önce, Peygamber Efendimiz (sav)'in yakın çevresinde yer aldı. Vahiy katipliği yaptı. Üstün ahlakı, güzel konuşmasıyla dikkat çekti. Ayrıca çok güzel bir hitabete sahipti. Ezberi çok kuvvetli idi ve Yüce Kuran'ı ezberledi.

Hz. Osman'ın İslam dinine yaptığı en büyük hizmetlerden biri Kuran'ın çoğaltılmasıdır. Zamanında, şive farklılıklarından dolayı Kuran ayetlerinin farklı okunması üzerine bir kurul oluşturularak Kuran çoğaltılmıştır. Bir örneği Medine'de bırakılarak Mekke, Şam, Kufe, Basra, Mısır ve diğer eyaletlere gönderilmiş; böylece Kuran'ın günümüze kadar orijinalinin ulaşmasına vesile olunmuştur.

Hazreti Osman yaptığı çalışmalar sırasında, tayinlerde uygun kişilerin görevlendirilmesine özen gösterdi. İslam topraklarında yaşayan insanların refah seviyesinin yükseltilmesi için imar ve zirai gelişmelere önem verdi. Bağ ve bahçelerin geliştirilmesine çalıştı. Onun döneminde İslam topraklarında yaşayan çok sayıda insan İslam dinini kabul etti. Bu döneme ait dikkat çekici bir gelişme ise, Müslümanların zenginleşmeleri ve geçmişe kıyasla daha da refah içinde bir hayat sürdürmeleriydi.

Ayrıca Hz. Osman döneminde İran, Kafkasya ve Afrika'da fetihler devam etmiş ve ilk donanma oluşturularak, Akdeniz'de stratejik önemi büyük olan Kıbrıs Adası alınmıştır. Bizans İmparatorluğu'na karşı büyük zaferler kazanılmış, ele geçirilen topraklarda düzen ve adalet tesis edilmiştir.

Fetihler

1) Kuzey Afrika'daki fetihlere devam edilerek Libya'nın tamamı ve Tunus fethedildi.

2) Anadolu'da İslâm orduları Kayseri'ye kadar geldiler.

3) Doğuda Horasan ve Harzem fethedildi.

İlk defa bazı Türk boyları hâkimiyet altına alındı. 

) İlk İslâm donanması Suriye valisi Muaviye tarafından kuruldu.

2) İslâm donanması ilk savaşında Finike yakınlarında Bizans donanmasını yenilgiye uğrattı.

3) Kıbrıs'a seferler düzenlendi ve Kıbrıs vergiye bağlandı.

NOT: Hz. Osman zamanında Kur'an-ı Kerim çoğaltılarak ülkenin her tarafına gönderildi.
UYARI: İç karışıklıklar ve siyasi nedenlerden dolayı öldürülen ilk halifedir.

Hz. Osman’ın şehit edilmesi, İslam dünyasında iç karışıklıklar ve isyanlara neden oldu.

Hz. Ali Dönemi (656-661)

Hz. Ali, Peygamberimiz (sav)'in amcası Ebu Talib'in oğludur. Tarihi kaynaklarda belirtildiği üzere, Hz. Muhammed (sav)'in yanında büyümüş, onun eğitiminden geçerek yetişmiştir.

Hz. Ali'nin öne çıkan üç önemli özelliği cesaret, ilim ve güzel konuşmadır. Onun, İslam toplumunun en alim kişilerinden biri olduğu herkes tarafından kabul edilmektedir. Sevgili Peygamber Efendimiz (sav)'in ifadesiyle Hz. Ali "İlim beldesinin kapısı"dır. Daha çocukluğundan itibaren Resulullah (sav)'in yanında bulunmuş, Kuran'ı ondan öğrenmiş, onun katipliğini yapmıştır. Peygamberimiz (sav)'in vefatına kadar onun yanından ayrılmamıştır. Böylelikle dini konular üzerinde yüksek bir ilim düzeyine erişmiştir. Bunun için, Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman'ın ilk danıştığı kimseler arasındadır.
Halife olmasının ardından Müslümanların bilgi ve ilim sahibi olmaları için okul kurmuştur. Eğitime büyük önem vermiştir. Hz. Ali'nin şehid edilmesiyle birlikte İslam'ın en parlak dönemlerinden biri olan Dört Halife Dönemi sona ermiştir. 

not:
Şam valisi Muaviye, Hz. Ayşe, Talha ve Zübeyr Hz. Osman'ın katillerinin bir an önce bulunmasını istiyorlardı.

Cemel Vakası (Deve Olayı):Hz. Ali'ye karşı olan Hz. Ayşe, Talha ve Zübeyr, Basra'ya giderek kuvvet topladılar. Hz. Ali de topladığı kuvvetlerle Basra üzerine yürüdü. İki ordu arasındaki savaş Hz. Ayşe'nin devesinin etrafında geçti ve Hz. Ali'nin kuvvetleri galip geldiler (656).

Müslümanların kendi aralarında yaptıkları ilk savaştır
 
 
  Bugün 32 ziyaretçi (45 klik) kişi burdaydı!  
 
------------

-------------------------------------
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol