PEYGAMBERLERİN SIFATLARI
Bismillahirrahmanirrahim.
Elhamdulillahi rabbil alemin vesselatu vesselamu ala Resulina Muhammedin ve ala alihi ve eshabihi ecmein.
Muhterem kardeşlerim.
Peygamberlik Müessesinin gereği ve Kur-anda ismi zikredilen peygamberlerden bahsedip fıkhımızca sayısı hakkında kesin olmasa da gönderilmiş olan peygamberlerin sayısına temas edip, Peygamberlere imanın Allaha, emir ve yasaklarına inanmak açısından çok büyük bir önemi haiz olmasının yanı sıra, hepimizi, hatta ister dindar isterse hiçbir dinle alakası bulunmayan, toplum hayatı içinde yaşayan herkesi yakından ilgilendiren,
Peygamberlerin sıfatları üzerinde durmamız gerektiğine inanıyorum.
Hz.Adem As. İle başlayıp, Hz. Muhammed Mustafa ile sonuçlanan, peygamberlerin insanlara örneklik teşkil eden ve medeni her toplumda herkesten beklenen vasıflar ( Özellikler ) var ki bunlar beş ana başlık altında toplanır.
Birincisi;
SIDKtır.
Sıdk yani doğruluk,
Bilemiyorum doğruluğun toplum hayatı için öneminden ayrıca bahsetmeye gerek var mı?
Şunu söylemeden geçemeyeceğim.
Bir insan hangi dinden, hangi inançtan, hangi milletten olur ise olsun. İnsanım diyor ve insanlar içinde yaşamaya kararlı ise, doğru olmalı ve doğruluğun sosyal hayat içinde güçlenmesi, yalan ve yalancılığın da ortadan kalkması adına üzerine düşeni yapması gerekmektedir.
Özellikle biz Müslümanlar doğruluk sembolü olmuş bir peygambere ümmet olduğuna inanan insanlar olarak bu konuda biraz daha hassasiyet göstermek zorunda olduğumuzu sanıyorum.
İkincisi;
EMANET'tir.
Emanet hepinizin de bildiği gibi güvenirlik yani sıdkın teorik olmasının yanı sıra pratik hayattaki yansıması da diyebiliriz.
Yine insanım diye medeni insan toplumları içinde yaşayan herkes toplum hayatının olmazsa olmazlarından olan güvenirlik özelliğini kazanmak ve korumak zorundadır.
Yine kim ne kadar güvenilir olur olmaz, güvenirliği ne kadar dikkate alır almaz bilemeyiz, amma Muhammed-ül emin lakabının sahibi olan bir peygambere ümmet olan veya olduğunun iddiası içinde bulunan biz Müslümanlar emanete riayette de sanıyorum başkaları ile mukayese kabul etmeyecek kadar önemli bir sorumluluk sahibiyiz.
Söz buraya gelmişken fıkıh literatüründe münafık diye adlandırılan toplum hayatı, özellikle İslamiyet için önemli bir tehlike kaynağı oluşturan (bence karakter erozyonuna uğramış) insanların üç önemli özelliği var onlarda çoğumuzun bildiği gibi doğruluk temelini ihlal eden, verdiği sözde durmamak,( aldatmak ) konuştuğunda doğru söylememek ( yalancılık ), emanete riayet etmemek.
Allah cümlemizi bu kötü sıfatlardan korusun.
Davranışlarımızda zaman zaman görülse de hemen terk, tövbe ve istiğfarla kurtulmaya muvaffak eylesin.
Üçüncüsü;
FETANET'tir.
Zeki olma.(kavrama gücünün yüksekliği.)
Zekâ Allah’ın insanlara geleceklerini kurma, zararlılardan korunma, hak etmiş olduğu menfaatlerini elde etme adına hafızda kayıtlı bilgi ve dış imkânları değerlendirmeleri için vermiş olduğu akli fonksiyonlardan bir yetenektir.
Veriliş sebebi ise karı zarardan, iyiyi kötüden, hayrı şerden, hakkı batıldan, en önemlisi de baki olanı faniden ayırt edip doğru seçenekleri tercih edebilme yeteneğidir.
Peygamberler insanların en zekileri oldukları gibi insanları da zekâlarını doğru kullanmaya yönlendiricidirler.
Çünkü bütün peygamberlerin geliş sebeplerinin başında insanın zekâsını batıl ve zararlı bir şekilde kullanmasını önlemek amacını olduğu görülür.
Efendimiz (asv.) İman eden kişilerin imanlarından kaynaklanan ferasetlerinin olduğunu ve mü-minlerin ferasetlerinden korkulmasını çünkü onların imanın nuru ile baktıklarını bildiri.
Yani kolay kolay aldanmayacaklarının ve aldatılamayacaklarının altını çizer.
Yine diğer bir hadisi şeriflerinde mü-min bir delikte iki defa ısırılmaz, diyerek, inanan insanın dikkatli ve geçmiş olaylardan ders aldığını ve aynı hatayı iki defa yapmayacağını bize anlatarak hafıza, akıl, zeka ve diğer yeteneklerimizi doğu kullanmayı öğütler.
Fakat maalesef, bütün bu ikaz ve uyarılara rağmen maalesef akıl ve zekâmızın hakkını verdiğimiz söylenemez.
Allah cümle ümmet-i Muhammed’e fetanet sıfatından tam manası ile istifade imkan ve basireti nasip etsin.
Dördüncüsü;
TEBLİĞ'dir.
Peygamberler için Allah’ın varlık ve birliği ile beraber insanların dünya saadet ve ahiret selametini kazanabilmeleri için Allah tarafından vazifelendirilmiş oldukları hakka davet vazifelerini her türlü eza, cefa, hakaret ve işkencelere rağmen yerine getirme sorumluluğunun adıdır.
Tebliğ, peygamber ile beraber olan inanlar ve sonradan gelen tüm mü-minlerin de adına irşad ve tebliğ, emri bil maru ve nehyi anil münker dediğimiz en önemli vazifeleridir.
Tebliğ doğru ve hak bildiğini anlatarak, doğruya ve hakka davet etmektir.
Tebliğe bencillik duygusundan kurtuluşun adı da dene bilir.
Tebliğ aslında doğal bir duygudur.
Her kes inandığı doğruların hayata hakim olması adına gayrı ihtiyari tebliğ vazifesini yerine getirmeye çalışır.
Hayat sanki bir otobüs terminaline benziyor insanlarda yolcu toplayan çığırtmanlar gibi, herkes kendi firmasının yolcu sayısını artırmanın rekabet ve mücadelesini veriyor.
Maalesef kötülüklere davet edenlerimiz sanki hadi cehenneme, cehenneme diye insanların elinden, kolundan tutup zorla, nazla gayri ahlaki fiillerin işlendiği yerler götürmeye çalışıyorlar. (meyhaneye, dem haneye vs.)
Sanıyorum hakka, iyiliğe, hayırlı iş ve yerlere davet ile sorumlu insanlar yukarıda saydığımız kardeşlerimiz kadar gayretli ve sorumluluk sahibi oldukları söylenemez. ( Bu konuya sadece dini bir açıdan değil toplumsal yapılama adına tüm değerler adına bakmak gerektiğine inanıyorum. ( genel ahlak, genel sağlık, asayiş ve emniyetin temininde tebliğ sorumluluğunun çok önemli bir yeri olduğu inkâr edilemez. )
Allah hakka ve hakikate davette gayret versin.
Beşincisi;
İSMET'tir.
İsmet günahsızlık ( masumiyet ) olup peygamberlere özel bir sıfattır.
İsmetin peygamberlerde bulunmasının gereği ( Numune defolu olmaz kabilinden ) insanlar için örnek ve önder olarak yaratılmış olan peygamberlerin söz ve davranışlarını Allah kontrolü altına almış ve onlara söz ve davranışta özgürlük vermemiştir.
Peygamberlerin İsmet sıfatından inananların alacakları örnek ise mümkün olabildiğince günah işlememek, bütün sabır ve gayretlerine rağmen işlenmiş olan günahlardan tövbe istiğfar ile kurtulmaya azami gayret göstermek olmalıdır.(yine ismet sıfatını da dini bir kural olmaktan öte insanların hata ve yanlışları görüp onlardan kurtulma adına tedbirler düşünme, tedbirsiz davranışlar sonucu yüz yüze gelinmiş bulunan zararlılardan bir an evvel kurtuluş mücadelesi verme azim ve gayreti içinde olma da diyebiliriz.)
Günah, hata, kusur işlememek mümkün olmasa da onlardan kurtulmanın mümkün olduğunu unutmamak.
Bu konudaki sorumluluğumuz;
Peygamberlerin vasıfları diye bazı isimler ezberlemek değil onlara bu vasıfların veriliş sebeplerini inceleyip bizim için ne ifade ettiği hakkında sorumluluk almak olmalıdır.
Allah sorumluluğunu idrak ve ifa eden kullarından kılıp, günah ve kusurlarımızı af ve mağfiret etsin.
Hata, noksan kusur bana aittir.
Hata ve kusurlarımdan dolayı sizlerden hakkınızı helal etmenizi, Rabbimden de af ve mağfiret buyurmasını diler ve dilenirim.
Allah okuyan, okumayan, beğenen beğenmeyen kardeşlerimden razı olsun.
Allaha emanet olunuz.
Sevgili ve muhterem kardeşlerim.